Medya

Kırmızı Oda’da Alya, aslında İstanbullu Gelin’de Süreyya’nın kızı Yaz!

Star TV’de 4 sezon yayınlanan ve geçen sene Haziran ayında final yapan İstanbullu Gelin dizisi Türk televizyonlarının en sevilen yapımlarından biri olarak hafızalardaki yerini aldı. Dizide Aslı Enver’in canlandırdığı Süreyya ve Özcan Deniz’in hayat verdiği Faruk ile İpek Bilgin’in oynadığı Esma Sultan karakterleri en çok ilgi gören karakterlerdi.

Öykü, hakikatli bir olaya direniyordu. Şimdilerde tv8’de ekrana gelen Kırmızı Oda dizisinin yanı sıra, TRT1’in Masumlar Apartmanı ve tv8’in Doğduğun Ev Kaderindir dizilerinin de öyküsünü yazan isim, her ne kadar İstanbullu Gelin dizisinde Süreyya’yı sevgi dolu, harika bir anne ve eş, Esma Sultan ve İpek gibi iki güçlü ve kendisini istemeyen insana karşı konakta ciddi bir gayret vermiş ve sonunda sevgisi ile onları da kucaklamayı başarmış biri olarak izlesek de aslında hiç de böyle değil!


Süreyya gerçekte bir şizofrendi ama karakterin bu hali İstanbullu Gelin’de göze alınamadı! İstanbullu Gelin’in son sezonunda bu durum açığa çıkmıştı.
Çünkü Yaz, “Süreyya babaannemi öldürdü” diyerek ortalığı karıştırmıştı. Dizideki zaman sıçramasıyla bir kaç kısım görünen Yaz karakteri, sonra birden ortadan kayboldu ve bebeklik hallerini izledik.

İzleyicinin Yaz karakterinden beğenmediği sosyal medyaya yansıdı. Kimse dizinin sonunda Süreyya’yı bir şizofren olarak bakmak istemiyordu. Çünkü, Budayıcıoğlu’nun Yaşama Dön kitabından alınan öyküde gidişat aynen böyleydi: Süreyya bir şizofrendi ve kızı Yaz’a hakikat ismi Ala ciddi bir psikolojik ve fiziksel şiddet uyguluyordu.

Sezon başında Süreyya’nın öyküdeki halinin yansıtılması düşünüldü ama gelen tepkilerden sonra,
Süreyya yeniden dizinin başından beri hoşlanılan kimliğinde devam etti.

Dizinin ilk senaristlerinden Deniz Akçay, şu açıklamayı yapmıştı: “Mesela kitapta gerçek meseleli olan karakter Süreyya.
Çok ağır travmatik meseleleri ve hiç istenmeyen bir karakter. Kaynanasına kendini kabul ettirmek için kendi varlığından vazgeçen bir bayan. Onu mesela azıcık daha İpek’e kaydırdım. Konak kalabalık bir ev, köklü bir aile, bunlar reel. Bir de kitaptaki karakterleri öykü karakterlerinden alıp başka karakterler üzerinden, cümlesi başka olan bir yere çevirdik, böylece evrildi. Zati bana öyküyü dönüştürme serbestisi verilmişti.”

Kırmızı Oda ile beraber gerçek ortaya çıktı!

Kırmızı Oda dizisinde Alya karakteri ortaya çıkınca işler değişti! Çünkü Alya’nın öyküsü anlatılmaya başladıkça, bu durum ortaya çıkmaya başladı! Büyük bir konak, zengin bir aile, işkence bakan bir çocuk, şizofren bir anne… Öykü babaannenin vefatı, annenin kendisini asması, içki babanın da kızına şiddet uygulaması derken devam ediyor.
Başka Bir Deyişle İstanbullu Gelin’deki Yaz. Başka Bir Deyişle Süreyya ve Faruk’un kızı, Esma’nın torunu. İstanbullu Gelin’in asıl öyküsü, Kırmızı Oda’daki Alya’nın öyküsü…

Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarını okuyanlar, bu gidişatı sosyal medyada dillendirmeye başladı. Yani, bu durumu çözen iki diziyi de izleyen sosyal medya kullanıcıları oldu! Ala, Budayıcıoğlu’nun Madalyon adlı muayenehanesine geliyor ve tıpkı Kırmızı Oda’da Melisa Sözen’in oynadığı Alya gibi, leke pas içinde, ortalığı birbirine katıyor.
Konakta yaşıyor tek başına ve onu beğensin diye beraber olduğu erkeklerden şiddet bakıyor. Annesi senelerce sevgisiz ve şiddet etrafında kızı travmatik bir hale getirmiş.

Yaşama Dön kitabındaki bu öyküyü özetleyen bir kullanıcı, Kırmızı Oda’da Alya, İstanbullu Gelin’de ise Yaz karakteri olarak izlediğimiz Ala’nın hakikat öyküsünü şöyle anlatıyor:

Mevzusu şöyle: Ala isminde bir kız geliyor.
Gülseren Budayıcıoğlu Ala’yı konuşturmaya çalışıyor ama kız kimseye güven dinleyemediği için özel yaşamını ve yaşadıklarını anlatamıyor. Hekim hanım da konuşmasını öyküler anlatarak sağlamaya çalışıyor. Bu kızımız annesinden hiç sevgi bakmamış. Babası mapustayken annesi buna hamile kalmış. Esma Sultan Ala’nın annesi Süreyya’yı itip kaktığı için Süreyya köle gibi Esma Sultan’a hizmet eder olmuş. Kendi kızını unutmuş, evdeki herkes de Alayı itip kakmış.
Çocukluğu hep bir yerde sinerek geçmiş. Babası mapustan çıkınca o da ilgilenmemiş. Zati ayyaşmış kesintisiz. Bir gün Esma Sultan hamamda yıkanırken ayağı kayıp düşüyor, o anda bu kızımız eliyle Süreyyayı gösterdiği için Süreyyayı mapusa atıyorlar. Süreyya mapustan çıkınca işin rengi değişiyor, Ala’ya düşman oluyor Onu aç bırakıyor, öldüresiye hırpalıyor, işkence ediyor. İnsan okudukça üzülüyor. Bir gün Ala’yı babası hekime götürüyor, bedenindeki morluklar açığa çıkınca Süreyya’nın onu hırpaladığı anlaşılıyor.
Kızın suratından dayak yedikçe Süreyya kıza daha da kinleniyor. Babası devamlı evde durup Süreyya’yı hakimiyet altında yakalamaya çalışırken Süreyya çıldırıyor. Kendiliğindene konuşmaya başlıyor. Babası Süreyya’yı sağlık kurumuna yatırmaya çalışınca da Süreyya Ala’yı sandalyeye bağlayıp onun gözü önünde banyoda kendini asıyor. Can Verirken sen ben olacaksın, beni gösteren pamağın kopsun filan diyor. Kız da annesini ayrı biri gibi değil kendisi ile beraber tek birey olarak düşünüp ona yaptıklarından dolayı acı sürüklememeyi tercih etiyor.
Böylece annesini kendi vücudunda yaşatıyor. Onun elbiselerini giyiyor. Bu intihar banyoda olduğu için banyo yapmıyor. Bu arada aralıksız ders çalışıp hukuk fakültesini derece ile tamamlıyor ama ruhsal ve dış görünüş olarak bitik gidişatta. Tanımadığı insanlarla sırf yalnızlığından kurtulmak için uyuyup kendine onları hırpalatıyor, aynı annesi gibi. Çoğu Zaman psikiyatra gidiyor ama herkes onu başından atıyor, ilgilenmiyor.”

Öykünün sonunda Ala, Gülseren Hanım’a geliyor ve onun Madalyon Muayenehane’teki terapilerine katılıyor.
Kırmızı Oda’da Hekim Hanım, onu çözmeye başladı. Konakta annesinin aynaları kapattığını, kendisini dahi bakmaya tahammül edemediğini baktık. Alya anlatıyor. Öykü bakalım kitaptaki gibi mi devam edecek? İzleyip bakacağız…

.

İlgili Haberler

Başa dön tuşu