Spor

İTİRAF! "HAMZA HAMZAOĞLU KADAR OLGUN DAVRANAMAM"

Torku Konyaspor’un teknik direktörü Aykut Kocaman, Konya yerel basını olan Anadolu’da Bugün gazetesine açıklamalarda bulundu.

İşte o röportaj:


Konya’ya ikinci kez geldiğiniz de Konya’da futbol adına neler değiştiğini gördünüz?

Futboldan ziyade fiziki durumla ilgili şeylerden bahsetmek lazım. Futbol anlamındaki değişimler Türkiye’deki dünyadaki değişimlerden farklı değil ama fiziki anlamda değişimler var. İlk geldiğimde Tatlıcak’ta kötü bir saha, kenarda bir tribün ve altında üzerini değiştiren oyuncular var. Süper Lig’de oynayan bir futbol takımında büyük sıkıntılar vardı. Bununla beraber diğer takımlarla yarışmaya çalışan bir Konyaspor, Avrupa ile yarışmaya çalışan bir Türk futbolu vardı. Oyuncuları antrenman yaptırdıktan sonra dinlendirmek lazım bütünlemek lazımdı hepsini ve o dönemki yönetim bizim taleplerimizi yerine getirerek yan taraftaki sahayı açtı. İyi adımlar attık. Sonuç itibariyle ligin ikinci yarısında daha iyi bir takım olmuştuk. Yaklaşık 9 yıl sonra tekrar geldim. İkinci gelişimde çok fazla şey gördüm geçirdim öyle geldim. Konyaspor da gereken gelişim gösterilememiş. Bir taraftan futbol takımı sıkıntılıydı. İlk dönemimde çok iyi bir durumda olan Tatlıcak artık yetmeyen bir hale gelmişti. Dolayısıyla geldiğimizde gördüklerimizle bugünkü futbol anlayışına göre yine eksikler vardı. Fak olarak ise tesisleşme ve es geçilemeyecek bir durum olan stat durumu vardı. Stadın iki tane etkisi vardı. Birincisi diğer stattan iki kat büyük ve daha fazla taraftarın karşısında futbol oynama şansı veriyor. Eski stada göre daha çok itidalli insanların her türlü ihtiyaçlarına cevap verebilen bir stat. Gelen insanların agresif olma halini törpüleyen bir etkisi var. İlerleyen zamanlarda görülecek ki bu durum mekanlar insanlara etki ediyor. Bu durum Konya Stadı için de geçerlidir. Stadın yapılması ya da stadın yapılma zihniyeti en önemli değişkenlerden bir tanesiydi. Şimdi yeni tesisimize geçtik. İyi antrenman yapıyoruz. İyi antrenman yaparsanız oyuna da yansır biz de iyi antrenman yapıyoruz.

Fahrudin Omerovic ile birlikte uzun yıllardır çalışıyorsunuz. Fikir ayrılığına düştüğünüz durumlar oldu mu?

Fahrudin Hocayla futbolculuktan bu yana birlikteyiz. Bu oyun yoruma açık bir oyun. Fahrudin Hocayla birlikte 20 yıldır birlikteyiz. Yirmi yıllık sürenin uzun zaman birbirimizi gördük. Sürekli takıma maça yönelik görüşmeler gerçekleştiriyoruz. İnsanların birbirlerini etkilememe şansı yok ama diğer taraftan herkes ayrı bir dünya. Herkes ayrı bir yerden bakıyor. Bizi zenginleştiren de ayrı yerlerden bakma ve sonra beraber fikir etrafında buluşuyoruz. Herkes ne durumu varsa gelir anlatır ve herkes kendi alanında fikir üretir. Ben kendi içimizde de alan işgaline karşıyım. Kaleci antrenörüne şu antrenmanı yaptır diyemem çünkü ben bilmiyorum o işi o biliyor.

Takımda hep gençlere şans vermeniz Aykut Kocaman’ın gençleri yetiştirmesi adına bir politika mıdır? Transfer istememenizin ana nedeni de buna mı dayalı?

Kişisel olarak bana ait değil durum tespiti demek daha doğru olur. Konyaspor adına değil her yerde aynısını yapmaya çalışıyorum. Bu kadar borçla kulüpler yürümez, bu kadar borçla transfer yapmak elimizde var olan şeyleri de yitirmeye doğru götürür. Bunun örneklerinden bir tanesi Kocaelispor. Kocaelispor bir dönem şampiyonluğa yakın bir takımdı. Olay tersinden dönüyor. Futbol piyasasında transfere karşılık diye bir şey olmaz. Ben de futboldan ekmeğini kazanan biri olarak transfere karşı değilim. Öncelikle elindekinin değerini bileceksin, onlara karşı yükümlülüklerini yerine getireceksin ondan sonra transfere gidebilirsin. Böyle şehir takımları sürekli transferle yaşamaya çalışıyor. Böyle transferle takımları yaşatmaya çalışmak ne zaman çözüm oldu? Konyaspor örneğinden yola çıkarak bunu örneklendirecek olursak, 57 yıllık lig tarihinde 15 kez Konyaspor mücadele etmiş. Bu kadar olanakla daha fazlası olur ve olmalı. Ben daha fazlası nasıl oluru bulmaya çalışıyorum. Transferi istemiyor değilim, sadece bu kulübün menfaatlerini düşünüyorum. Yapacağınız her transfer kısa vadede bana katkı sağlayacak. Orta ve uzun vadede ise kulübü batıracak. Daha önce batırmış. 4 yıl önce formalarına haciz konma tehlikesi nedeniyle maça çıkamama durumu yaşayan bir takımdı Konyaspor. Bunların temel sebebi yanlış transferler.

Daha önceki yıllara da bakarak hiç yanlış transfer yaptığınızı düşündüğünüz oldu mu?

Yanlış yapılabilir. 100 tane yanlış yaparsınız. Yanlış yapmaktan korkarsanız icraat yapamazsınız. Esas olan yanlışların düzeltilerek ilerlenmesidir. Her yaptığınız doğru mu? Tabii ki değil. Sürekli hatalar var, onları düzeltmezseniz asıl hata odur. Futboldaki ana gerçeklerden bir tanesi, yüzde 60 – 65 derler isabet oranını. Çünkü insana yatırım yapıyorsunuz. Bunun havası doğası her şeyi etkiliyor oyuncuyu. Bir yerde gördüğünüz güzel bir çiçeği aldığınızda kendi vazonuzda yetiştirmeye çalışıyorsunuz aynı olamayabiliyor. Çünkü kendi toprağında yetişmesi gerekebiliyor. Dolayısıyla yanlışlar olabilir. Biz de yaptık bazı yanlışlar ama bizim bir farkımız varsa yaptığımız yanlışları gözlemleyip, bu yanlışları azaltmaya çalışmak.

Altyapı takımlarını ve pilot takımı takip edebiliyor musunuz?

Çok ciddi bir şekilde takip ettiğimi söylersem yanlış olur. Tabii ki izliyorum, Mehmet Hoca vasıtasıyla izliyorum. Takımların durumu ile ilgili bilgiyi o veriyor. Bütün günümüz burada geçiyor. Konyaspor’un daha oturaklı bir takım haline geldiğini görmüyorum. Ancak bu durum gerçekleşir takım tam anlamıyla oturursa artık başka yerlere bakmak istemiyorum. Şu hatayı yapmak istemiyorum. Altyapı, problemleri ve geleceği Anadolu Selçukspor’un dünü, bugünü ve yarını onları gözlemlemeye başladığım zaman dağılma başlıyor. Dağılma başladığı zaman ana yeri atlamaya başlıyorsunuz. Ana yeri atladığınız zaman lokomotif olan yeri unutuyorsunuz. O nedenle şuan çok fazla oralara yoğunlaştığımı söyleyemem ama takip ediyorum. Yoğunlaşırsam buradaki yoğunluğumu kaybederim. Ana lokomotif raydan çıkarsa daha büyük problem olur. Buradaki lokomotifi raydan çıkmayacak hale getirmek daha sonra ise yavaş yavaş oraya doğru gitmek lazım. Kendi işimi düzeltmek öncelikle sonra diğer işlere bakmak. Benim en çok şikayet ettiğim şeylerden bir tanesi alan işgalidir. Futboldaki alan işgalinin çok fazla olduğunu düşünüyorum. Yönetici futbolu biliyor, gazeteci futbolu biliyor, herkes futbolun en doğrusunu bildiğini sanıyor. Bu benim alanım ben bilmek zorundayım, eğer bilmesem zaten bu seviyede olamazdım. Gazeteci kendi alanını daha iyi bilir ya da yönetici kendi alanını daha iyi bilir. Aslında herkes kendi alanını bilse herkes birbirini tamamlar. Bu nedenle Anadolu Selçukspor ve altyapıyı gerektiği kadar takip edemiyorum.

Bu sezon sözleşmeniz bitiyor. Gelecek planlarınızda Konya ve Konyaspor var mı?

Şuan bununla ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Çünkü Türkiye’de 3 hafta içerisinde her şey değişebiliyor. Bugün ‘vay Aslan kaplan’ derken bir ay sonra ‘ya bu da hiçbir şey bilmiyormuş’a kadar gidiyor iş. Yani insanlar 180 derece değişebiliyor o yüzden zamana bırakmak lazım. Ben bir taraftan günü planlamaya çalışırken diğer taraftan da küçük de olsa hem zihinsel hem de fiziksel olarak bir şeyler bırakmaya çalışıyorum.

Geçtiğimiz yıl Şota Arveladze Konya’da bir Fair-play olayına imza attı. Aynı durum Konyaspor için olsaydı aynı kararı alır mıydınız?

İki örnek vereyim ben bu konuyla ilgili. Birincisi Şota diğeri Hamza Hamzaoğlu ile ilgili. İkisinin de yaptığı zor bir işti. Ben kendimi onların yerine koydum. Aynı soruyu kendime sordum. İkisi de hakikaten zor kararlar verdiler. Şota’nın yaptığı çok zordu. O maçtan sonra takımdan ayrılmak zorunda kaldı. Hakikaten futbolumuzda çok düzgün karakterlerden bir tanesi. İçimizde olması en azından kendim adına huzur veren insanlardan bir tanesi. İkinci olarak Hamza Hocayla ilgili bir şeyler söylemek lazım özellikle Galatasaray’dan ayrılma süreciyle ilgili olarak. O durumdaki olgun tavrından sonra acaba ben onun kadar olgun davranabilir miydim diye düşündüm. Hakikaten seçkin simalar, toplumun gözünün önünde olup topluma dirayetli, sakin, olgun, olayları anlama, kavrama, tepki verme konusunda örnek teşkil edecek olan insanlar. İkisinin de yerine kendimi koyunca cevap bulamadım.

Taraftar ve yönetim Avrupa hayali kuruyor ancak siz Avrupa için erken diyorsunuz. Konya’nın Avrupa için ne kadar sabretmesi gerekiyor?

Esas itibariyle şöyle bir değerlendirme yapmak gerekirse Avrupa Kupalarında mücadele etmiş özellikle bizim gibi takımların sezon sonundaki halleri ne oluyor? Çok büyük sıkıntılar yaşayabiliyorlar. Bu oyuncu altyapısını, fiziki ve mali altyapıyı sağlamazsanız ondan sonrası çok kötü oluyor. Esas neden burada başlıyor. Yoksa ben Avrupa’ya karşı değilim. Burada yaşananları göze alarak aynı hataları yapmak istemiyorum. Biliyorum ki böyle bir şey gerçekleştiği zaman bunun en büyük faydası bana. Ben bu kişisel çıkarımı kenara koyarak bize bu iş imkanı sağlayan güzel şehrin büyük takımına yolu tarif etmeye çalışıyorum. Taraftarların bunu anlaması kadar beni mutlu edecek bir şey yok. Hiçbir galibiyet beni bu kadar mutlu etmez. Esas itibariyle bu yolu taraftar istemeli. Borçsuz, daha kuvvetli, gelirlerini daha fazla arttırmış ve oyuncusunun üzerinde her zaman sözlerini yerine getirdiği otorite kurabilecek bir kulüp. Benim isteğim ve hayalim bu. Bu sene olursa buna hayır mı denecek. Şuan ki gidişatımız bu yönde ama Konyaspor bu seneleri 50 puan civarında geçirmeli. O zaman tecrübe, oyuncu, gelenek biriktiriyorsunuz. Yarın Avrupa’ya gittiğiniz zaman oradaki alınacak sonuçlar seni çok fazla etkilemiyor. Orası artık burasıyla paralel olarak ilerleyen bir hal haline geliyor. Benim anlatmaya çalıştığım bu aslında.

Skor korumayı başaran bir takımın yanında geriden gelen bir takım haline geldik. Bu başarıyı nasıl sağladınız?

Geçen yıl daha kırılgan bir takımdık. Tek farklı galibiyetlerin korunmasından ziyade geriye düştüğümüz maçlarda skoru çevirmek gibi bir kapasitemiz oldu. Bu sezon en büyük farkımız bu. Mağlup olmamak, güçlü olmak önemli bir kalitedir. Bir de geriye düştüğünüz maçları geri çevirebilmek önemli bir kalitedir. Bu sene bu anlamda önemli bir farkımız olduğu görünüyor. Herhalde 5 ya da 6 maçı geriden gelerek ya berabere kaldık ya da kazandık. Bu seneki en büyük kazanımımız bu.

Artık daha hücum oynayan bir takım olduk diyebilir miyiz?

Hücum futbolu gibi sınıflamalara karşıyım. Bu biraz atabilmek ve atabilecek oyuncularla gerçekleşir. Antrenörün görevi de elimdeki oyuncu tipi nedir ve bu oyuncu tipiyle nereye doğru gidilebiliri çözmektir. Bizim yaptığımız da bu. Esas itibariyle biz kolay atabilen bir takım değildik, önce işin kolay tarafını yapmaya çalıştık ve yememeyi öğrendik. Bu şekilde de çok güçlü olduk. Şimdi bunun geçen seneye oranla bakınca daha kolay atabiliyoruz. Bu hep adım adım oluyor. Onun için bunun sınıflaması doğru olmuyor. Hücum futbolunda hangi takımlar var? Bu sorunun cevabı genel olarak Barcelona ve Bayern Münih’tir. Barcelona ve Bayern Münih hücum futbolu değil tamamen savunma futbolu oynuyorlar. Verdikleri topu geri almak 7 saniyeyi geçmiyor. Zaten onu yapabilmektir. Esas savunmayı topu sabırlı kullanarak yapıyorlar. Bakılınca hücum futbolu olarak görünüyor ancak tam tersi çok iyi bir savunma futbolu oynuyorlar. Bütün sporların ana temeli savunmadır. Savunmasız hiçbir oyun oynanmaz. İşin kolay tarafı da budur. Gol atmak zaten zordur ama atmak için yersen iki tane atmak zorundasınız ve işiniz daha da zorlaşıyor. Futbolu hücum ya da savunma diye ayırmayalım. Futbol bir bütündür. Savunmanın içinde hücum, hücumun içinde savunma vardır. Biz de bunu doğru yaptığımız için puan almaya başladık.

Kalemlerinizden vazgeçemiyorsunuz. Bunun özel bir anlamı var mı?

Sadece bir obje. Elimde ya da cebimde sürekli bulunur. Hiçbir anlamı yok. Fenerbahçe dönemi ya da daha öncesinden bu yana bu alışkanlığım var. Belki ihtiyaç duyarsak diye yanımda bulunduruyorum.

Oyunculara hep meslektaş olarak bakmanızda uzun yıllar futbol oynamanızın dışında başka bir sebep var mı?

Tamamen budur. Aynı işten geliyorum. Daha önce oynuyordum, şimdi ise oynatıyorum. Oynatırken onların ne düşüncelere sahip olduğunu bilebilmek önemli ve onlara da hissettirebilmek ayrıca önemli olduğunu düşünüyorum. Oyunculara ciddi bir mesleği icra ettiklerini anlatabilmek bu tabiri kullanıyorum.

Eşiniz ve kızlarınızın futbolla arası nasıl? Eşiniz evinizde futbol konusu açıldığında eve iş getiriyorsun gibi şikayetlerde bulunuyor mu?

Ben çok konuşkan bir insan değilim. Eve zaten direkt iş götürmem sonra işte konu açılırsa birkaç cümleyle fikrimi sunarım. Kızlarımın bir tanesi futbolu seviyor, izliyor, yorumlar getiriyor. Küçük kızımın fazla bir ilgisi yok. Eşimle 30 yıldır tanışıyoruz ve ben bu süreçte hep futbolun içindeydim. Dolayısıyla o da futbol içindeydi. O nedenle fazla bir şey olmadan yorum yapabiliyor.

(Röportaj: Mehmet Bedenli – Fatih Şeker – Anadolu’da Bugün Gazetesi)

Fanatik

İlgili Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu